ÖNCE KUPA, SONRA AVRUPA VE SONUNDA LİG DE GİTTİ...
Rezil bir futbol ve amatörce yapılan bir kaleci hatasından sonra yine bir yenilgi alındı. Bazen yenilgilerden sonra “belki bu mağlubiyet takıma ders olur” diyoruz ama nafile. Her zamanki gibi olan taraftara oluyor. Daha doğrusu hayatını GALATASARAY’a adayan taraftara oluyor. Bir mağlubiyet, bırakın o günü bazen haftanızı sizden alıp götürüyor. İşte bu noktada bazı şeyleri hazmedemiyorum. Sahada hiçbir varlık gösteremeyen ve bu takımda forma giyen bir takım kendini bilmez yüzünden moralim bozuluyor ve belki de koskoca günlerim keyifsizlikten heba oluyor. Bazen arkadaşlarım “futbolcular parayı götürüyor, sen ve senin gibi taraftarlar boşu boşuna kendini hırpalıyor” diyor. Ben de onlara “futbol aşkı ve GALATASARAY sevgisi her şeye değer” diyorum. Ama bakıyorum da gerçekten bazı şeyler arkadaşlarımın söylediği gibi. Örneğin Arda Turan kardeşimiz. Kendisi büyük kaptan ya, oynasa da olur oynamasa da. Yahu Allah aşkına Arda, bir tane büyük maçta oyna. Bana Kasımpaşa ya da Denizli maçında oynasan ne fayda. Messi ile kıyaslanan kaptan o kadar çabuk havaya girdi ki ayakları hala yere basmadı. Bazen bazı yorumcuların düşüncelerine katılmamak mümkün değil. Ahmet Çakar “Arda, Messi’nin bir bacağı bile olamaz” derken çok doğru söylemiş. Bir de üstüne üstlük kaptan çıkıp şöyle diyor: “Benden daha iyi bir Galatasaraylı olduğunu söyleyen kişiyle saatlerce konuşurum.” Konuşma Ardacım, hiç konuşma. Sen sadece sahada futbolunu oyna, o bize yeterde artar bile. Bir de şunu unutma; o büyük Galatasaray taraftarı seni “büyük kaptan” diye tribünlere çağıyor ya, o yüksek mertebe altında ezilme diye. Sana destek olabilmek için ellerinden geleni yapıyor taraftar, sende onlara layık olabilmek için bu takımdan gelmiş geçmiş nice büyük kaptanlar gibi yüreğinle oyna. Aynen taraftarın söylediği gibi: Arman için oyna, forman için oyna, bizim için oyna, ölümüne oyna ölümüne oyna…
Gelelim Leo Franco’ya. Şampiyonluğa oynayan bir takımda oynamanın çok güzel ve farklı olduğunu söylüyordu. Sayende şampiyonlukta kalmadı Leo, çok sağ ol. Şampiyonluğu rüyanda görürsün artık. Gerçi ikinci sınıf bir kaleci olduğun için, eğer herhangi bir ülkenin ikinci liginden bir takımla anlaşırsan belki orada şampiyonluk yaşayabilirsin. Ama Türkiye’de ve süper ligde olmayacağı kesin. En başta bu kalecinin alınması yönetimsel bir hatadır ve başarısızlıktır. Bunu her zaman söylüyoruz zaten. Ligin bitimine iki ay kala dönüm maçı olarak nitelendirilebilecek bir maçta yaptığı saçma sapan bir hata kesinlikle affedilemez. Nereye baktığı belli olmayan bir adamın otuz metreden çektiği şutu içeriye almak affedilemez. Yerinde dursa hiç efor sarf etmeden tutabileceği bir topu içeriye aldı ve bizi şampiyonluktan eden bir takım futbolcuların başını çekti.
2000 yılındaki kadro gibi kaliteli bir kadroya sahibiz. Orada ki en büyük faktör Hagi faktörüdür. Kendisini özlemle anıyoruz. Öyle bir usta hala gelmedi, galiba gelmeyecekte. Yabancı kalitesi olarak bakıldığında gerçekten çok kaliteli oyunculara sahibiz. Özellikle Keita, Kewell, Baros ve Neill. Ama özellikle orta sahamızdaki Ayhan, Mehmet, Mustafa ve Barış vasatı bir türlü aşamıyorlar. Sezon başında Mustafa çok iyiydi, fakat yaklaşık beş haftadır vasatın altında bir oyun sergiliyor. 2000’deki orta saha üçlüsü hem teknik hem savaşçıydı. Şu anki dörtlü ise sadece savaşıyor; oyun kurma, araya pas atma, kaleye etkili şut çekme vs… hiç biri yok. Kırk yılda bir günlerinde olurlarsa orta sahayı toparlıyorlar.
Diğer futbolcuları da ele alacak olursak pek iç açıcı tablo çıkmıyor ortaya. Özellikle Adnan Polat ve Haldun Üstünel’in çabalarını saygıyla karşılıyorum. Fakat ligin devre arasında, transfer olsun diye alınan futbolcular arasından bir tek Neill top oynuyor. Jo ve Dos Santos bir maç varlar bir maç yoklar. Zaten şunun şurasında iki ay sonra sözleşmeleri bitiyor. Bakalım kendileri için bir fırsat olan Galatasaray’da kalabilmek için neler yapacaklar. Bizim ne Jo’ya ne de Santos’a ihtiyacımız var. Tam aksine onların bize ihtiyaçları var.
Artık bazı şeylerin farkına varmalıyız, GALATASARAY forması giymenin ne kadar kutsal olduğunu unutmamalıyız. Onun için her önüne gelene bu formayı vermemeliyiz, uzun uğraşlar sonucunda yaratılan GALATASARAY markasını zedelemeye hiç kimsenin hakkı yoktur, olamaz da olmayacakta.